16 Aralık 2010 Perşembe

Bir duztabanlik neticesinde yorumlara cevap veremiyorum, o yuzden eski usul yeni bir bolum acip yazayim dedim.

Oncelikle Seda: Mimolette' e hala gitmedim, is yerime cok ters oldugu icin Taksim civarina gidemiyorum. Nedense hakkimi hep manzarali yerlerden yana kullaniyorum, Istanbul' a gelen misafirlere tereciye tere satmaya calismiyorum, onun yerine onlarda olmayani, yani Bogaz' i veriyorum. Bayiliyorlar... Ama kendim icin sozunu dinleyip gidecegim.

Zeynep: Backyard nerede, ilk firsatta gitmek isterim.

Nirvino: 54 lira sarap fiyati, ucakla da gelse yine de cok fazla. Bu iste herkes cok kazaniyor, sarabi sevenler kaybediyor. Yok mu bir orta yol?

Yine Seda: Vourla' yi icmedim, ama gecenlerde hem Papermoon hem de Sunset' te Urla Sarapcilik' in saraplarini buldum, Nero d'Avola ve yerli uzumlerinden olan saraplarindan ismarladim. Cok begeniyorum, hem de Izmirli' den Izmirli' ye destek. Vourla' yi da bulsam icecegim mutlaka.

Bu arada laf aramizda, Urla ile Alcitepe' yi arka arkaya ictim, Alcitepe cok daha derinligi olan bir sarap, acik ara daha iyi.

Elixir: "Beverly Hills" bayildim... Ben sahte gercek diyorum... Eskiden 3 kurusa cay ictigimiz ogrenci kahvesi sonradan gorme merkezi oldu. Ne kotu.

Herkese selamlar.

Evet mi Hayir mi?

Once Vedat Milor uzum cesitlerinden bahesettigi icin programi ceza aldi, sonrasinda da Ankara' da lokantalar basilip icki icenler cocuklarinin onunde fislendiler.

Demokrasi ne guzel sey...

Ekleme 18/12: Bugun de Corlu' da pazar gunleri icki satan dukkanlardan abarti bir vergi alinacagi yazdi gazetelerde.

Cikin soyleyin niyetinizi kardesim, lafi dondurup durmayin.

30 Kasım 2010 Salı

Big Chefs - Berbat servis


Beni tanidiklarim muhalif olmakla sucluyor, olmayayim da ne yapayim.

Pazar gunu ailece Etiler'deki Big Chefs' te yemek yedik. Ama once garsondan sectigimiz yemeklerin icinde neler oldugunu sorunca "menude yaziyor ya" azari ile basladik. Garson degissin dedim, bu sefer gelen bardaklarin icinde ekmek kirintilari doluydu. Sonra biralar yanlis geldi, sonra ekmek sepetinden yenmis ekmek cikti. Sonra gelen yonetici "galiba size anlatamiyorum beefendi" seklinde devam etti.

Madem pazar gunu yogunlugun var, o zaman taseron garson calistirmayacaksin, kenarda kosede kalmis kebapcilardan garson toplamayacak, bardaklarini temiz tutacak, ekmek sepetlerini bir sonraki musteri icin temizleyeceksin. Daha onemlisi isinin basinda olacaksin. Bir de, aklina guvenmeyip siparisi kagida not edeceksin.
"Big Chefs" demekle big olunmuyor... Keske Paul olarak kalsaydi.

27 Kasım 2010 Cumartesi

SARAP FIYATLARI, YINE YINE YENIDEN...


Az once "Nirvino" online mahsenin linkini vermis, beaujolais satiyorlar. Kendisine tesekkurler.

Ote yandan fiyata dikkat ettim, tam tamina 54 lira... Bu ucuzu, baska bir yerde 57.

Insaftir yahu, sisesi 5 euro olan sarap nasil 54 lira olur?

Sarabi sevip kendisini gelistirmek isteyen ne yapsin? Yurt disindan alma imkani yoksa, pasa pasa 5 katina kaziklansin mi, yoksa kendisini yurdum "chateau" saraplarina mi versin.

Fotograftaki sarabi 19 euroya aldim, demek ki burda satsam servet eder.

Biliyorsunuz bu gunlerde babasindan parayi kapan "chateau" kuruyor, bu tamamen ayri bir hikaye...

Insani fiyatlar icin:

http://www.nicolas.com/index.php/en/178.htm

Anadolu Kavagi - Istanbul, ama degil

Gecen haftasonu guzel havayi firsat bilerek Anadolu Kavagi' na gidelim dedik, iyi ki de gitmisiz. Uzun zamandir surekli yurt disinda olunca insan haliyle raki ve baligi ozluyor. Kavak' taki Yosun Restaurant da tam derdime derman oldu.

Harika bir gunes, sicacik bir hava, iskelede de bir masa. Tamam belki en iyi mezeler degil, kabul. Ama raki ambiyans isidir; taze bir salata, tekirler citir ve de yaninda da boyle bir manzara olunca benden yildizlarin hepsini kapti.

Uzerine de demli bir cay ve wafle. Insan insan oldugunu hissetmek icin daha ne ister...

20 Kasım 2010 Cumartesi

Beaujolais Nouveau


Fransa' da her yil Kasim'in 3. persembesi taze Beaujolais' ler (beaujolais nouveau) piyasaya cikar ve yeni mahsulun kutlamasi beaujolais'ler raflarda yerini alir.


(Yakinda bizde de import adetler arasinda yerini alir merak etmeyin.)


Daha fazla bilgi isteyenlere:



Cocuklugumun makaronlari...


Bugunku Hurriyet' te "sanki annemizin karnindan makaronla dogduk, daha adam gibi pogaca yapamiyorken bu makaron aski nerden geliyor?" diye yazmis birisi. Vallahi bravo, hadi madem tatli parisien, chapeau diyeyim...

Macaron demisken, Istanbul' daki en temel gastronomik noksan da tamamlanip La Duree Bebek' te aciliyormus. Ne guzel, Paris'te tanesini 4 euro'ya sattiklari macaronlari Istanbul' da kactan satacaklar merak ediyorum...

Yahu yaninda nefis Bebek Badem Ezmecisi varken, zorlama tatlilara kim bakar?

9 Kasım 2010 Salı

Sigara Yasagi

Sigara yasagi mi? Bosverin.

Iki haftadir yurt disindaydim, her Turk gibi yurda donuste detox olma amaciyla kebapciya gittim. Yol uzerinde oldugu icin Il Padrino Atasehir' in kebap kisminda karar kildik. Restaurant' in bolumunu ortadan bir separasyon ile ayirmislar; sigara icilen bolum diye, ama her tarafi kapali, kendilerince guyya isi cozmusler.

Ne diyeyim; yasak delme, kisa yoldan gitme aliskanligimiz her yerde. Bu yaraticiligimizi adam gibi yerlerde kullansak kimbilir nerelerde olurduk...

Il Padrino Atasehir'e gelince; kebaplari bozulmus, servis kotu. Demek ki isin basinda sahibi olmayinca is yurumuyormus.

24 Ekim 2010 Pazar

Papermoon

Papermoon' a ne yalan soyleyeyim is yemekleri haricinde es dost ile yemek yemek icin gitmedim. Is yemegi olunca da insan yediginden cok konustuklarina odaklaninca pek cok sey kaciriyor.

Bu sefer yari is yari zevk yemegiydi.

Baslangic olarak kendi yaptiklari mozzarella' larinda istedik. Tahminimce manda sutu bulamamalarindan inek sutu ile idare etmek zorunda kalmislardi. Tabi o zaman mozzarella di bufala degil mozzarella fior di latte oluyor. Tad tamamen farkli tabii. Yine de kendilerinin yapmasindan ve taze olmasindan oturu hosuma gitti. Ama Papermoon orada kaldi. Istedigim incik ne sarap sosunu, ne domates ile sarmisagin lezzetini tasiyamayan yavan bir yemek idi. Iddia ediyorum Cafe Clemantine' de cok daha iyisini yari fiyata yersiniz. Sarap her yerde oldugu gibi son derece kazikti. Bir sise Kavaklidere Pendore tam 140 tl, yani 70 euro. Bu fiyata yurt disinda 3 sise daha kaliteli ya da hadi insafli olayim ayni kalitede sarap icebilirsiniz. Ondan sonra soruyorlar, sarap az tuketiliyor diye... Insan kederden icer vallahi... Ama ne yapacaksiniz, Istanbul' da adi cikmis uc bes is yemegi mekani bu hassasiyeti neden tasisin, gunun sonunda herkes kazandigi paraya bakiyor degil mi?

Kisacasi Papermoon iyi servis ve hos bir ambians isteyenlerin, hadi biraz da goruleyim diyenlerin tercih edecegi bir yer. Ama cumartesi aksami romantik, guzel bir yemek yiyelim diyorsaniz daha iyi alternatifler mevcut. Vasata yuklu para vermek istiyorsaniz baska.

Unutmayin, isim her sey demek degil.

22 Ekim 2010 Cuma

Husrev - Yildiz Posta Cad.


Yillarin kurufasulyecisi.

Bugun bir toplantidan cikip ofise donerken onunden iceri daliverdik. Have soguk, uzerimizde sadece bir ceketle cikmisiz, kurufasulye ile yaninda tursu iyi gider diye dusunduk.

Husrev iyi hos ama Suleymaniye'deki asiri tereyagli kurufasulyelere alistigimizdan midir nedir bugun bana biraz lezzetsiz geldi. Ama pilav ne yalan soyleyeyim guzeldi. Sutlac' tan ise sakinin, alelade.

Iki kisi birer pilav&kuru, ustune sutlac, su, cay vs. toplam 45 tl.

20 Ekim 2010 Çarşamba

4 ayda 40,000 mil...

Yaz basindan bu yana surekli seyahatteydim.

Misir, Katar, Belcika, Hollanda, Kuveyt, Hirvatistan, Israil, Ispanya, Italya, Lubnan, Isvicre, Kore, Dubai, tatil icin de bir haftasonu Kos. Dolayisiyla blogu iyice bosladim. Cok guzel yemekler yedim, ozellikle Italya'da Piedmonte'den Toskana' ya kadar neredeyse heryeri dolastim, oglenleri esnaf lokantalari aksamlari ise yine turistik olmayan yerler, yaklasik 20 gune yakin Italya'da gecirdim. Mayis ayinda da 10 gun kadar kalmistik, oldu bir ay. Iskenderiye' de jumbo karides ve gercek kalamarlar, Doha'da yedigim en guzel eksili sarma, Amalfi'de deniz kestaneli tagliatelle, Roma'da iskembe, Lubnan' da labne, Dubai'de masala.

Ama biliyor musunuz, Beylerbeyi'nde Bogaz'a karsi oturup raki balik'in keyfini hic biri vermiyor.

Ama rehavete kapilmak yok, kotuyu yazip iyiyi ovecegiz, ki su guzelim mutfagimizin ve elimizdeki guzelliklerin hakkini verelim.

Hep iki uc

Evet hep iki uctayiz.

Cumartesi aksami Galatasaray'dan sinif arkadasimin oglunun sunnet dugunune giderken bunu dusundum. Trafikte bir saat gecirince insanin gerekli gereksiz bir suru sey dusunmeye zamani fazlasiyla oluyor zaten. Aci cekmeden eglenmeye gidemiyorsunuz. Biz tiril tiril giyinmis Barbaros'tan asagiya inerken Sabanci'nin onunde birisi trafik kazasi gecirmis basinda doktor ve ambulans onu hayatta tutmaya calisiyordu, biz ise acaba yemege gecikecek miyiz endisesindeydik. Yemege geldik, Liman Lokantasi'nin altinda balik avlayanlar, lokanta ise koyu renk takim elbiseler. En egitimli kadin ve erkeklerin radyoda bile turk muzigi dinlemezken calan Serdar Ortac sarkilariyla piste firlamasi. Dunyayi gorsenizde Yeni Cami manzarasinin gozlerinizi yasartmasi. Istanbul'a her dakika kufredip, sonra geri donmek icin dakikalari saymak.

Displacement.

20 Haziran 2010 Pazar

The beautiful cornish of Alexandria (Kusura bakmayi youtube "yasakli" oldugundan video'yu goremiyorsunuz, yasak 50 sene sonra kalkarsa gorursunuz)

Epeydir seyahatteyim. Kahire, Iskenderiye, Kuveyt derken simdi de Katar. Sonrasinda Ispanya ve Belcika. Daha bir iki hafta daha maraton devam edecek, umarim Temmuz ortasi gibi evimin
yolunu bulacagim.

Istanbul' dan ayri oldugum sure icinde ne mi yaptim, once Iskenderiye' de enfes karidesler, midye ve deniz levregi yedim. Misirlilar ciftlik olayina heniz girmediklerinden ve ulkeleri Hindistan ile Kuzey Denizi'nden gelen kalantor kalamarlar tarafindan da istila edilmediginden harika balik yiyebiliyorsunuz. Sonrasinda Kuveyt' te -Vedat Milor'u anaraktan- damak catlatan patlicanli mezeler ile nar eksili sarmayi, uzerine de eskiden bizde de olan koca cekirdekli karpuzlardan yedim.

Guzelmiydi, kesinlikle. Ama ne Iskenderiye'de sicaktan raki iciliyor, ne de Kuveyt ve Katar' da yemek yerken guzelim denizi seyredebiliyorsunuz.

Ekte Iskenderiye' nin kordon boyu var. Umarim bir sekilde youtube' u acabilirsiniz (biliyorsunuz herkes acabiliyor...), muzik harika.

Lacivert


Daha once Lacivert' i yazmistim ama zarar gelmez diyerekten bir kez daha yazayim dedim.

Fiyatlar tuzlu; ayni fiyata Reina' da bile rahat yersiniz, ama manzara var ya, insana "ulan Istanbul her seye ragmen guzel ..." dedirtiyor. Masamiz nerdeyse ayagimiz suya deyecek denli Bogaz' a yakindi. Guzel vakit gecirdik.

Ammaaaa .... yemekler ehhh, sarap listesi uzun (gerci bizim saraplarda dogru durust is yok zaten, o yuzden ansiklopedi olsa ne olur), servis deseniz averaj. Istemeden getirilen karpuzlu margaritayi (hayatta karpuzlu bir icki icmem, beni bilenler bilir...) hesaba yazmalari buyuk eksi.




10 Mayıs 2010 Pazartesi

Gunaydin Burger House


Gitmedim ve gitmeyecegim.
Basarili olmus bir konsepti yakalamislar, bardagindan buzdolabina Dukkan' i kopyalamislar.
Neden herkes bu kadar kolaya kaciyor? Tuketiciyi bu kadar hadi enayi demeyeyim, saf mi saniyorlar?
Neden gercegi varken cakmasina gideyim?

Miss Pizza - Sishane


Adi gibi mis pizza (kotu espri, farkindayim, artik idare edin)...
Malzemeler kaliteli, citir bir hamur, lezzetli sarkuteriler, iyi servis ve guzel insanlar. Gittigimizde uc ortaktan birisi dukkandaydi, hem de alakasiz bir saatte, demek ki islerine sahip cikiyorlar.
Biraz atistirmalik, bir pizza, bir kac bira ile birlikte yaklasik 50 tl odedik. Son zamanlarda Istanbul' da yedigim en lezzetli pizza idi.
Big Chefs, Vittorio, X ... Sishane' ye bir seyler oluyor...

9 Mayıs 2010 Pazar

Rouge Restaurant - Talimhane

Cumartesi akşamı Milliyet yazarı ve Gusto Dergisi yönetmeni Mehmet Yalçın ve iki ortağının açtığı Rouge' a gittik.

Ilk izlenimim şarabı ön plana oturtup, yemeği şarabın etrafına saran bu işletmede neden Frontera, Sunrise gibi alt-orta kalitede şaraplara menüsünde yer verdiği idi ama şarap listesini uzunca incelediğimde şarapların son derece incelikle seçilmiş olduğunu gördum. Herkesin aradığını bulabileceği bir şarap listesi hazırlamışlar.

Uzun lafın kısası ilk intiba her zaman doğru çıkmıyor demek ki.

Rouge olması gerektiği gibi masa sayısını düşük tutmus, menüde de öyle elli çeşit yemek birden yok. Şaraba uyacak yemekler ya da şarküteri çeşitleri var. Biz şarap ile birlikte iki çeşit peynir, chorizo ve prosciutto ısmarladık. Ana yemek olarak da şarap sosunda dana yahni ve entre cote. Dana yahnim minyatür bir Staub tencere içinde geldi, sevimli ve lezzetli bir detay, ben bayıldım. Yemeklere de eşlik olarak kuşkonmaz ve truffe yağlı patates püresi aldık. Şarabı biz soylemeden dekante ettiler, şarküteri bol ve kaliteli idi, servis de bir tek sefer bile aksamadı.

İyi ki Rouge gibi gerçekten bu işi severek yapan yerler var.

Rouge Taksim' deki THY' nin karşısında Lamartin Sokak'ta.
Tel: 212.237-0190

Beyaz Renault 9, Çevirmeler ve Düşündürdükleri

Çevremdeki yakınlarım arasından bir çok insan ehliyetini 6 aylığına kaybetti. Arkadaslarım, hatta babam sadece aksam yemeği ile birlikte aldıkları bir kadeh içki yüzünden şu anda araba kullanamıyorlar.

Öte yandan dün gündüz vakti Çekmeköy' ün en haraketli kavşağında beyaz bir Renault ters yönde üstümüze çıkıyordu. İçine doluşmuş beş cahil utanmasızca devam ettiler.

Şile Yolu' nda istisnasız hergün kaza var, fakat bir gün bile trafik kontrolü görmedim. Birbiriyle yarışan Doblo'lar mı ararsınız, yoksa fren farı yanmayan ama zınk dıye önünüzde duran kamyonları mı, hepsi mevcut, ama bir tek ceza yazan yok. Türkiye' nin en tehlikeli sürücülerini barındıran Bostancı Sahil Yolu, Bebek, Bağdat Caddesi gibi yerlerde ise neredeyse adım başı bir çevirme var.

Bir gün ne olur Şile Yolu, Ümraniye, Beylikdüzü gibi yerlerde araba ile dolaşın ve hangi insanlar trafiğe çıkıyorlar bir bakın, bu ülkenin gerçekleri ile yüzleşin.

Akşam kontrolleri neden sadece bir kesime yönelik? Amaç daha güvenli bir trafik mi yoksa içki içenleri cezalandırmak mı? Tabi ki içkili araba kullanılmasın, sarhoş sürücüler cezalandırılsın ama dürüst olalım, bu işe de politikayı bulaştırmayalım. Dürüst olalım.

8 Nisan 2010 Perşembe

Il Padrino - Caddebostan

Gecenlerde eski arkadaslarimla Il Padrino'ya gittik. Soyle bir dusundum, tam 15 senedir Padrino'ya gidiyormusum. Hala ilk giristen itibaren guzel yemegin kokusu sizi sariyor, ac olmasaniz bile karniniz bir anda guruldamaya basliyor. Sonra gelsin carpaccio, pizza, linguine vs bilimum hamur isleri. Saraplar deseniz belli bir ortalamanin uzerinde, fiyatlari cok sisirilmemis, insani seviyede.
Ortalik senlikli ve biraz da kaotik bir havada olmasina ragmen servis aksamiyor, kullanilan malzemelerin hic bir zaman kotulestigini gormedim, lezzetler deseniz ayni sekilde hic geriye gitmiyor. Ama en onemlisi, burasinin 15-20 senedir ayni kalite ile ayakta kalmasini altindaki neden nedir biliyor musunuz, Il Padrino' nun sahibi ne zaman gitsek isletmesinin basinda, sef garson 15 senedir degismedi, her daim kontrolu elinde tutuyor, bize yemeklerimizi getiren garson ile sohbet ettim 13 senedir Padrino' da calisiyormus. Iste basariyi getiren bence bu, yani ise ve dolayisiyla musteriye karsi olan saygi.
Kisacasi Il Padrino (Atasehir'i disarda tutuyorum) bana sorarsaniz Istanbul' un gercek Italyan lokantasi. Gorunmek degil, gercekten yemek yeyip, arkadaslarinizla sohbet etmek istiyorsaniz mutlaka gidin. Restoranciligin show isi degil, malzeme ve musteriye saygi isi oldugunu goreceksiniz.

26 Mart 2010 Cuma

Vedat Milor, Milliyet - De-Gusto

Yine saraba devam....

Vedat Milor son yazisinda iki sarabi ovmus, Prodom ve Pasaeli 2005.

Eminim guzel saraplardir.

Ama raf fiyatlarina dikkat etti mi bilmiyorum, Prodom 90.- tl , Pasaeli 70.-

Milor yazisinda saraba saygi duyan, kucuk isletmeleri ovuyor, ama keske bu yukaridaki isletmeler de fiyatlarini da "insani" seviyelerde tutabilseler... Yazisinin en sonunda bu kucuk isletmeler saraptan para kazanir mi diyor, bence bu fiyat etiketi ile kazanir.

Yazinin tumu icin lutfen basliga tiklayin.








23 Mart 2010 Salı

Sarap Fiyatlari


Ogul Turkkan sarap fiyatlari ile ilgili guzel yazmis.


En guzel kismi da en sonda: "Dunyada sarap icilebilir fiyatlara satiliyor. Bayramdan bayrama icilecek fiyatlara degil."



22 Mart 2010 Pazartesi

Delicatessen

Hep ama hep bir seyler eksik kaliyor.

Ambians, yemeklerdeki yaraticilik, malzeme kalitesi, servis, fiyatlar, her nasilsa bir turlu bir araya gelemiyorlar. Diyeceksiniz ki zaten bunlarin hepsini bir araya getirip tutabilen kac yer var...

Teorikte dunyayi bilen, belli bir formasyondan gecmis insanlarin buyuk paralar yatirarak actiklari yerlere bakiyorsunuz, genellikle aldatici bir sozde kalitenin arkasina gizlenmis isletmeler. Ya isletmeci isin basinda durmaz calisanlar kafasina gore takilir, ya da parayi yatiran sadece goz boyama bir dekorasyon ile isi goturebilecegini sanir. Iki sene sonrasinda da ayni mekanda baska bir isim gorursunuz.

Malesef cumartesi aksami Nisantasi'nda gittigimiz Delicatessen' de bu klasmana giren restaurantlardan.

Delicatessen ya da delicacies adi uzerinde agzinizin suyunu akitan gourmet yiyeceklerin, etnik lezzetlerin, salamlarin, soguk etlerin musteri geldiginde tadmasina izin verecek, belki bir iki masa ve a la minute menusu olan isletmeler. Hadi suslu laflari birakayim, bildigimiz sarkuteriler aslinda. Bana sorarsaniz "Sutte" ve Kozyatagi ve Astoria' da subeleri bulunan "Okko" Istanbul' un belki de hakiki deli'lerindendi. Birisi sandvicinin uzerine cikamadi, digeri de iflas etti.

Nisantasi Delicatessen kendisine sarkuteri susu vermis bir isletme. Iki kat, giris cafe-vari, alt kat ise daha bir dining havasinda. Biz asagida oturmayi istedik. Gittigimiz saat de erkendi, dolayisiyla mutfak cumartesi kaosuna kendisini henuz kaptirmamisti.

Delicatessen' de kullanilan malzemeler kalitesiz, mutfak ise zayifti. Etler tatsiz, marine edilmemis, ve kurutularak izgara edilmis sekilde geldi (bonfileyi pisiremiyorsaniz artik ne pisireceksiniz?). Bari soyledigimiz sarap ve peynir ile avunalim derken gumbur gumbur calan rap-vari muzikler pek izin vermedi.

Ortami olusturmak sadece parayi bastirip mekani dekore etmekle olmuyor, kisacasi para her zaman saadet getirmiyor... Sefinizi iyi secmez, malzemede ucuza kacar, hele bir de bangir bangir alakasiz muzikler calarsaniz "ambiansi" olusturamazsiniz, yarattiginiz sadece sanal bir ortam olur.
Delicatessen'de iki kisi sarap, peynir ve iki ana yemek ile 200 lira odedik. "Never... Jamais..." kategorisine eklemedim zira iyi niyetli bir servis ve pahali olmasina ragmen iyi secilmis bir sarap menuleri vardi; ama bir daha gidermiyim derseniz, belki kahve icmeye ya da kahvaltiya, ama yemege sanmiyorum.

P.S. Musterinin aslinda tek istedigi "keyif" almak; kimisi damagina meraklidir, kimisi manzaraya dalar gider, kimi sadece dostlarla sohbet ister, aslolan hep keyiftir. Musteri yemegi begenmedi mi? Tamam yemegini degistir, ama sonunda kucuk bir jest yap, kendini affettir, keyfini kacirma, telafi et. Sonucta bizim bir yemegimiz kaldi, digeri gitti, iki kisi ayri ayri yemek yedik, keyif almadik ve sonra da kalktik. Bu malesef Delicatessen' de de ayni Zuma' da da. Yok aslinda birbirlerinden farklari... Ama gidin Caddebostan'daki Il Padrino ya da Vali Konagi' ndaki Pasta Presto'ya, sahiplerini her zaman islerinin basinda goreceksiniz, dahasi iyi bir sey yapmak icin tasidiklari tutkuyu hissedeceksiniz. Tamam belki ayni satafata sahip degiller, ama gercekler. Dukkanlarindan girdiginizden itibarenki kokular, muzikler, kosusturma gercek. Italya' da en basitinden bir trattoria'ya, Viyana'da bir pastaneye (cafe demiyorum bildigimiz 70ler stili pastane) gidin, iceri girdiginizde hava sizi carpacaktir.
Biz her iste oldugu gibi isin kolayina kacmada, parayi yatirdim oldu demekte ustayiz ne yazik ki.


15 Mart 2010 Pazartesi

Zazie - Goztepe


"Marketing" de bir yere kadar.... Kapaniyormus.
Ya verdiginiz para az olacak dert etmeyeceksiniz, ya da mideniz damaginiz cosacak ki verdiginiz para caninizi yakmasin. Iki durumdan birisi yok ise isletme olarak sansiniz sifir.

Yengec Restaurant - Urla Iskele



Gecen haftasonu Izmir'deydik. Iki gece ust uste Urla Iskele'sindeki Yengec Restaurant' a gittik.

Rahatlikla Yengec' te son zamanlarda yedigim en guzel meze ve baligi yedigimi soyleyebilirim. Urla Iskelesi guler yuzlu guzel insanlarin huzur icinde yasadigi cennetten bir kose sanki. Zaman asili kalmis, hayat akmiyor. Yemege zaten bir avans ile basliyorsunuz.

Yengec de cok uzun zamandir Iskele'de ulunan, uc sene kadar once de el degistiren belki 100 senelik tarihi bir mekan. Icerisi tas duvarlar, goz yormayan bir isik, fonda da kulaklari tirmalamayan harika muzikler. Onunuzde ise mendirek ve harika bir Ege balikci kasabasi tablosu.

Sofraya oturdugunuzdan itibaren guler yuzlu genclerin servisi basliyor. Raki sogutulmus, beyaz peynir sert ve yagli. Mezeler taze, ot ve zeytinyaglilar mevsimine gore. Salatada halis Urla zeytinyagi, oyle aycicegi karisimi falan degil. Baliklar o gun teknelerden ne cikmissa. Iki gece de mezelerden ne varsa soyledik, otlardan radika, cibes vs yine ne varsa, kalamar gercek deniz kalamari idi, yani 5 sene once Norvec' te yakalanmis devasa boyutlardaki fabrikasyon kalamarlardan degil. Yag cekmemis, kitir kitir bir kalamar, insan uzerine utanip da limon bile sikamiyor. Balik olarak barbun ve granyoz vardi. Barbun citir, granyoz ise kurumadan izgara edilmis bir sekilde geldi.

Yengec icin yazacak cok sey var, malesef Hurriyet, Milliyet esrafindan bir iki gazeteci kesfetti bile, umarim Istanbul ekurisi Urla Iskele'yi Cesme gibi simartmaz da bu restaurantlar da bildikleri gibi devam ederler ve bozulmazlar.

Fiyatlara gelince 3 kisi, balik, bol meze ve icki ile birlikte 180 lira odedik. Urla'nin ambiansini bir yana, bu kalitede bir yemegi bogazda yiyemedigimi gonul rahatligiyla soyleyebilirim.

Yengec' de yer bulmazsaniz yanindaki Yosun' da da rahatlikla yiyebilirsiniz, orasi da cok guzeldir.

12 Mart 2010 Cuma

Türk şarapları hayalleri aştı, Hurriyet 12/03/2010


Sarap uzmani degilim ama 80 civarindaki notlarin sarapta vasat anlamina geldigini biliyorum. Turk saraplarinin gelen yabanci uzmanlarin
"beklentilerinin cok uzerinde" cikmasi galiba beklentinin dusuk olmasindan kaynaklaniyor.

Hurriyet' teki haber icin lutfen basliga tiklayin.
P.S. Uzmanlar merak ediyorum acaba bu saraplarin raf fiyatlarina da baktilar mi...

24 Şubat 2010 Çarşamba

X Restaurant Bar - Deniz Palas IKV, Sishane


Istanbul Kultur Vakfi' nin yeni tasindigi Deniz Palas'in cati katinda acilan X Restaurant' a pazar gunu gec bir ogle yemegi icin gittik.

"X" Borsa Restaurant' larin sahibi Rasim Ozkanca' ya ait. Manzara ve ortam itibariyle biraz 360 ile Istanbul Modern Cafe' yi andiriyor, ama menu, musteri kitlesi ve tabi fiyatlari ile kendisini biraz daha yukarida konumlandirmis. Manzara harika, Halic uzerinden eski Istanbul' a bakiyorsunuz. Eminim aksam cok daha buyuleyicidir.

Cocuklarla gitmek gibi bir hata yaptigimizdan yemeklere cok dikkat gosteremedim ama adacayi ve pesto ile lezzetlendirilmis kusleme ve sari kiz mantarli risottom enfesti. Belki kusleme yerine iri bir karides ya da deniz taragini tercih ederdim ama adacayinin risottaya katkisi harikaydi. Tek elestirim porsiyonun cok kucuk olmasi... Muge' nin siparis ettigi kuskonmaz, proscuitto ve truf'lu pizzasi da bir onceki Palma d' Oro faciasindan sonra hayata donus gibi oldu. Genis bir sarap listesi ve guzel bir kav var ama uyarayim iyi bir sarap seceyim derken hesap ile birlikte "x" olabilirsiniz... Tatlilar Borsa tedrisatindan.

Servis icin ayri bir parantez acmak lazim, son derece profesyonel, guleryuzlu, menunun iceriginden haberdar -ki genellikle bir sey sordugunuzda hik mik ederler- genc insanlardan olusuyordu. Ayrica bizim cocuklari ve yan masada oturan problemli musteriyi bir guzel idare ettiler.

Fiyatlar bahsettigim gibi tuzlu, iki kisi birer ana yemek, birer icki, tatli ve kahve ile 170 tl odedik (cocuklar toktular, bir spagettiyi bolustuler). Aksam daha saglam bir menu ve bir sise sarap ile iki kisi tahmini 300 tl' ye cikarsiniz, ama iyi bir yemek istiyorsaniz ve Zuma, Ulus 29, Sunset ya da Bogaz haricinde bir yere gidelim diyorsaniz "X" i deneyebilirsiniz.

Sishane belki de on yillar sonra tekrardan canlaniyor.
X Restaurant (212) 334-0845

23 Şubat 2010 Salı

Palma d' Oro


Cumartesi aksami Bagdat Caddesi'nde yuruyup bir yandan da aksam yemegini nerede yesek diye dusunurken aklimiza uzun zamandir onunden gectigimiz ama nedense bir turlu yemek yemedigimiz Palma d' Oro geldi.

Palma d' Oro klasik Bagdat Caddesi kafelerinden farkli degil, menude neredeyse 100 degisik yemek var ve eminim lezzetleri birbirine cok benziyor. Pizzalar deseniz vasat, hatta vasat alti. Onume yogun hamurlu yumusacik bir pizza geldi, hatta peynirler bile tam erimemisti, lezzetini siz dusunun. Diger yemek de pizzadan daha parlak degildi.

Ote yandan Istanbul'da bulabilecegim en uygun fiyatli Montepulciano d' Abruzzo ictik. Bu uzumden gayet guzel saraplar yapiliyor, belki ust duzey degil ama 55 liraya daha ne olsun. Saraptaki vergi indiriminin isletme fiyatlarina yansimasi sevindirici.

Palma d' Oro' da cumartesi aksami tum masalar dolu, garsonlar ve mutfak kendini kaybetmis vaziyetteydi. Belki daha az yogun bir zamanda gitseydik daha farkli dusunebilirdim; ama yine de servis ve karsilama iyi niyetli, sarap da kaliteli ve uygun fiyatli idi. Ama daha onemlisi web sitelerine menu ve fiyatlarini koyabilecek seffaflikta bir isletme, sarap ve web icin kendilerini kutluyorum (ama pizzalari cok kotu, umarim normal zamanda daha iyidir).

19 Şubat 2010 Cuma

Slow Food


Aynen sayfalarindan ceviriyorum:
"Slow Food" Insanlarin kaybolan yerel gelenekler ve yediklerine karsi yabancilasip ilgisini yitirmesine, yemeklerin nereden geldigine, gercek lezzetlerine ve yemek secimlerimizin dunyanin geri kalanini nasil etkiledigine dikkat cekmek icin 1980'lerin sonlarina dogru fast food kulturune karsi kurulmus, kar amaci gutmeyen eko-gastronomik bir organizasyon.
Bunu yapmak icin de zevk ile sorumlulugu bir araya getiriyorlar.
En cok sevdigim kisim "fast food kulturune karsi kurulmus' cumlesi...

15 Şubat 2010 Pazartesi

Cekmekoy

Kim demis Cekmekoy uzak, bir seyler yemek icin bile ya Bagdat Caddesi' ne ya da karsiya gecmeniz gerek diye...

"Meydan" ile birlikte bir suru alternatif olustu: NumNum, Go Mongo, adini animsayamadigim bir italyan ve bu haftasonu acilan SushiCo. Cekmekoy'un icine girerseniz bir de Agaoglu my Country' de Levent'lilerin cok yakindan tanidigi Namli Kebap'in subesi var. Trafige girmeye usenenler icin hayat kolaylasti.

Caniniz balik mi istedi, kolay. Camlica tunellerinden Beylerbeyi' ne gitmek 15 dakika. Villa Bosphorous, Inciralti, Iskele elinizin altinda.

8 Şubat 2010 Pazartesi

Maria' nin Bahcesi

Genellikle bir yer hakkinda en az iki sefer gitmeden yazmamaya calisiyorum ama su siralar is cok ve gidebildigim yerler az olunca yazayim dedim. Dolayisiyla biraz subjektivite olabilir, idare edersiniz.
Maria'nin Bahcesi' ne Galatasaray'dan arkadaslarimla gittik. Son seyahatimde yedigim bol curry ve acili yemeklerden sonra her Turk gibi biraz detoks olma ihtiyaci hissettim ve guzelce raki icebilecegimiz ve rahatca sohbet edebilecegimiz bir yer ayarlamalarini rica ettim, sagolsunlar kirmadilar.
Maria' da yemek ve mezeler ortalama; hani aman bir tane daha soyleyeyim dedirtecek cinsten degil. Ama yemek oncesi ikram ettikleri tarama biraz tuzlu olmakla beraber guzeldi. Ote yandan, balik lokantasi ya da meyhanelerde ilk dikkat ettigim kriter yani beyaz peynir konusunda sinifta kaldilar, gayet yumusak ve Carrefour isi bir peynir getirdiler. Raki ise soguk servis edildi, o tamam. Ahtapot icin aslinda ayri bir paragraf gerekir, harikaydi. Vantuzlari uzerinde, suyu icerisinde, pamuk gibi bir ahtapot yedik, cok guzeldi.
Cok abartmadan yedik; balik olarak 1.5 kg' lik bir kalkan soyledik (kilosu 90 lira), gerisi standard mezeler. Kisi basi yaklasik 100 tl hesap geldi. Odenen hesap ile alinan kalite orani Maria' da malesef dusuk. Bir daha gidilir mi, bilmem, ahtapotu icin belki.

Ayvalik - Kozyatagi


Yillardir ofise yemek soyledigimiz harika bir lokanta var, Ayvalik. Bugune kadar Ayvalik'tan bahsetmemis olmamin onlara bir haksizlik oldugunu dusunuyorum.

Ayvalik, fantaziye kacmadan gunde sadece 4-5 farkli cesit yemek yapan, bu yemekleri de mevsime gore degistiren titiz bir aile isletmesi. Kullandiklari malzemeler her zaman mevsimine gore, taze ve lezzetli.

Adi Ayvalik olan bir yerde tabi ki zeytinyagli secenekleri bol, yemeklerde guzel bir sizma zeytinyagi kullaniyorlar, dahasi etrafta yiyeceginiz ne oldugu bilinmeyen yemeklerdense bildikleri bir kac yemegi hakkiyla yapmaya calisiyorlar. Menulerinde rahmetli anneannemin yaptigi yemeklerden eksili kofte, kalburabasma, fava gibi yemeklerin haricinde kuru veya taze borulce, lor tatlisi gibi Istanbul'da bulmakta zorlanacaginiz lezzetler de. Benim icin cennet.

Is yeriniz Kozyatagi civarlarindaysa yakinsiniz, yerleri Ataturk Cadde'sini girisindeki caminin arka sokaginda. Ayvalik' a mutlaka gitmenizi tavsiye ederim, calip musteriyi kandirmaya calismaktansa islerini hakkiyla yapmaya calisan bu insanlarla tanisin, pisman olmayacaksiniz.

Ayvalik 216.478-0770



25 Ocak 2010 Pazartesi

Terbiye her seyin basi (Marinasyon)

Mangal ya da demir (dokum) bir tavada yapacaginiz etleri bir gece onceden marine ederseniz cok daha yumusak ve lezzetli bir et elde edersiniz.

Ben tercihen bonfile kullaniyor, iyice temizlettikten sonra iki parmak hatta biraz daha kalinca kestiriyorum. Sonrasinda kesinlikle etleri dovdurtmeden sadece strech'leyerek buzdolabinda 3 gun daha sakliyorum. Ya da guzel bir parca bonfile bulmussam bunu temizlettikten sonra kasabin soguk deposunda 10-15 gun kadar tutuyorum (alin size aging).

Kasaptan alacaginiz et en fazla 3-4 gunluk olacaktir, buyuk marketlerde bu sure daha da kisa olur. Dolayisiyla kurban kavurma gibi bir yemek yapmak istemiyorsaniz eti dinlendirmeniz sart, bunu kendi buzdolabinizda ancak bir kac gun yapabilirsiniz, ama kasabin soguk deposu 1-2 derece civarinda olacagi icin etinizi bir iki hafta saklayabilirler. Boylelikle etin lezzeti cok daha zengin olacaktir.

Marinasyona donecek olursak onemli bir kac nokta var:

1. asit: oncelikle marine ederken karisimda eti yumusatmak icin bir asit olmali. Bu zeytinyagi, beyaz sarap sirkesi, beyaz sarap, sut, ya da biraz soya sosu olabilir. Bunlari denedikce kendi zevkinize gore hangisinden daha cok kullanacaginiza karar verirsiniz.

2. buzdolabi: bakteri urememesi icin marine ettiginiz eti buzdolabinda tutun. Misafirlerinizin zehirlenmesini istemiyorsaniz tabii...

3. sure: ne kadar uzun marinasyon, o kadar iyi sonuc. ben bir gece oncesinden yapip dolapta sakliyorum.

4. kalan terbiye (marinade'in turkcesini yanlis kullandiysam birisi duzeltirse sevinirim): bakiye terbiyeyi kaynatarak etin yaninda sos olarak da kullanabilirsiniz.

Simdi size bir baslangic tarifi:

- tercihen agirligi 250 gr' dan az olmayacak 2 parmak kalinliginda bonfileler
- sarmisak
- 1 olcu bitkisel yag
- 1/3 olcu soya sosu (ben cok az kullanmiyorum zira tavada yapacaksaniz rengi koyulasir ve oyle olmamasina ragmen eti fazla pismis gibi gosterebilir).
- 1/3 olcu sirke (benim tercihim beyaz sarap sirkesi, ama fazla kacirmayin baskin bir kokusu vardir ve ete gecebilir)
- 3 kasik Worcestershire sosu (her markette var)
- 1 kasik karabiber ve 1 kasik aci biber
- 1 sogan
- tuz

bunlari bir kapta karistirin, etleri de terbiye uzerini ortecek sekilde icine koyun, bir gece onceden dinlenmeye baslasin.

tum bunlara ragmen kotu olursa sucu kasaba atin...

22 Ocak 2010 Cuma

Mezzaluna

Uzun zamandir Nisantasi' ndaki restaurantlarina gitmedim ama Kozyatagi Trio' daki yerlerine sik sik oglen yemegi icin gidiyorum. Kozyatagi civarinda kebap haricinde bir seyler yemek istiyorsaniz Mezzaluna gidilecek ideal yerlerden biri.

Yemekler tabi ki italyan, baslangic ve ana yemeklerde kaliteli malzemeler kullaniyorlar. En son gittigimde ictigim balkabagi ve avokado corbasi harikaydi. Pizzalarda bir cok yerin aksine iyi malzemeler kullaniyor ve klasik pizza kaliplarinin disina cikmaya calisiyorlar. Et yemekleri idare eder, ama risotto'lari harika. Ozellikle deniz mahsullu risotto'yu tavsiye ederim (bazi yerlerde risottoyu bildigimiz pilavlik pirinc ile yapmaya calisiyorlar, tabi ki sonuc husran).


Genellikle ogle yemegi icin gittigimden (alisveris merkezi icinde oldugundan aksam yemekleri icin Mezzaluna'ya gitmek acikcasi aklima pek gelmedi) sarap menusu ve fiyatlarina dikkat etmedim, ama antipasti'ler 8-15, prima piatti'ler 20-25 tl civarinda. Iki kisi icki haric 100 liraya rahatlikla cikilir.

Zazie

Nisantasi'ndaki ilk cafe'leri icin bir sey soyleyemeyecegim, gitmedim. Ama Goztepe subesi biraz medya pazarlamasi gibi...


"Zazie - Goztepe" cok guzel dekore edilmis, insani yormuyor, karsida Goztepe Parki' ni seyrederek guzel vakit gecirebiliyorsunuz. Ama is yemek ve sarap listesine gelince sinifta kaliyor. Saraplar 60-70 liradan baslayip iyi saraplarda 100 tl uzerine cikiyor, genel olarak pahali. Ucuz saraplar da cok kaliteli degil. Yemekler derseniz, agirlikli olarak uzerine basa basa iddiali olduklarini soyledikleri averaj malzeme ile hazirlanmis averaj alti pizzalardan olusmakta. Yazmak icin bir kac kez gidip emin olmayi bekledim ve ilk izlenimim degismedi. Unlu bir sef menuyu hazirlamis ama sanki mutfaga nasil pizzanin yapilacagini ogretmeden donmus gibi. Diger yemekler de ayni sekilde cok parlak degil. Et yemeklerinde bir yaraticilik yok, pasta'lar da ayni sekilde Istanbul standard cafe standardinin ustune cikamiyor. Bir seyler eksik, mekan sahiplerinin isin basinda bulunmamasinin etkisi mi bilmiyorum ama dedigim gibi eksik olan bir seyler var.


Zazie' ye Bagdat Caddesi'nde dolastiktan sonra soluklanmak icin gidilir, ama yemek icin civarda daha iyi alternatifler var.

31 Aralık 2009 Perşembe

Da Vittorio, Locanda Italiana - Sishane


Da Vittorio' nun sef ve isletmecisi daha onceden Papermoon ve "W" da calismis olan Vittorio Sindoni. Iki aydir da kendi ismini tasiyan mekaninda. Aksam yemegini erken yiyerek hem restaurant kalabaliklasmadan tadini cikaralim, hem de yemekler nasil bir gorelim istedik. Geldigimizde bizden baska bir masa, iki garson ve sef Vittorio vardi.
Once saraptan basladik: Barbera d' Alba, Prunotto, DOC 2006 (100.- tl). Onun yaninda ayni fiyat seviyesinde ve yine DOC / DOCG (Denominazione di Origine Controllata e Garantita) klasmanlarinda chianti' ler de mevcuttu, ama biz barbera dedik, pisman olmadik.
Sarap fiyatlari kirmizilarda 80-120 tl arasinda degisiyor, dedigim gibi liste zengin. Ote yandan beyazlarin fiyatlari son derece makul olmasina ragmen kirmizilardaki zenginlik beyaz listesinde yok.
Barbera' yi sectik ama menu agirlikli olarak deniz urunleri ile yapilan baslangic ve ana yemeklerden olusuyordu, o yuzden sarap ile yemegi eslestirmekte zorlandik. Genellikle bardak ile istenilen sarap icilemedigi icin sise acmaktan baska alternatif olmuyor, dolayisiyla da sarap ve yemek menusu ortusemeyebiliyor. Nereye giderseniz gidin bir sise saraba nadiren 80-100 liranin altinda verdiginiz icin cok fazla bir hareket kabiliyetiniz de haliyle olmuyor. Vittoria'da da ayni zorlugu yasadik.
Ben Pasta Bosforo, esim ise Linguine con pesce (patlican, domates ve kilic baligi) ismarladik. Aslinda menude barbun ve levrek carpaccio, lemon grass ve beyaz sarap ile lezzetlendirilmis midye gibi secenekler de vardi, ve eminim cok da guzellerdi ama barbera'nin golgelemesini istemedik, o yuzden olabildigince dengeleyecek yemekleri secmeye calistik. Benim makarnam curry ile harmanlanmis deniz urunlerinden olusuyordu. Diger yemek de bol patlican ve kilic baligi ile hazirlanmisti.
Sarap standardin uzerindeydi, yemekler de yine averajin uzerinde olmakla birlikte sarabin altinda biraz ezildiler. Ama suc bizde degil, menuye cok az sayida et yemegi koyan Signor Vittorio' daydi...
Tatli almadik, onun yerine iki espresso ile yemegi kapadik. Toplam 200 lira hesap odeyerek masadan kalktik. Da Vittorio guzel bir yemek yemek, Istanbul'da olup ama baska bir yerdeymissiniz gibi hissetmek istiyorsaniz ideal bir yer. Bu arada, yemeklerimizi bizzat hazirlayan chef Vittorio' ya tesekkurler.
.
Tel:(212)245-8808
.
Not: Big Chefs, Public ve Da Vittorio gibi yeni acilan yerler Sishane' ye canlilik getirdi. Metronun da hemen bu mekanlarin yaninda olmasi trafige cikmak istemeyenlerin de isini kolaylastiracak. Arabayi 24 saat acik olan Kanyon'un otoparkina birakarak 15 dakikada Sishane'de olabilirsiniz, bana sorarsaniz aksam Tepebasi kapali otopark'ta yer buldum-bulamadim stresini yasamaya degmez.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Kassap Steak House - Atasehir

Bir yer hakkinda yazmadan once genellikle bir kac kez gidip kesin bir fikir sahibi olmaya calisiyorum; ayni yer gunun gittiginiz saatine gore bile degisebiliyor, aksam uzeri ile aksam arasinda lezzet ve servis acisindan inanilmaz farkliliklar gorebiliyorsunuz, veya iyi baslayan bir yer kotulesebiliyor, ya da tam tersi kotu baslayip sonradan isler yerine oturabiliyor vs.

Bazen de bir yer icin tek sefer bile yeterli geliyor. Detaylar mekanin kalitesi, ya da ne kadar omurlu olacagi hakkinda bilgi veriyor.

Kassap' da aynen bir kez gitmenin yeterli olacagi turde yerlerden.

Cok sayida masa (artik bu Atasehir normu oldu galiba), soguk (isi bakimindan), al benisi olmayan, Dukkan ne yaptiysa A'dan Z'ye onu taklit ederek yola cikmis bir mekan.

Etler, menu secimi, hatta menunun kendisi, salatasi, hersey Dukkan' in karbon kopyasi. Ismarladigim et, iki ince dilimin ust uste konularak getirildigi son derece sinirli ve sert bir et idi, Birakin dry aging'i, sanirsiniz hayvan az once bahcede kesilmis de gelmisti. Kassap, kendisini butcher / steak house konsepti ile piyasaya cikaran bir yer olarak (esim sert yazinca bana kiziyor) "pek iyi sayilmaz".

Iri bas hayvanlarimizin irki zaten kotu, angus yerine melez irklari yiyoruz. Bu hayvanlarin besisi ve sonrasinda kesim teknikleri ise daha da kotu. Dolayisiyla steak isi bizim memlekette zor. Yapan bir iki yer var, onlarda isin basindan yani besicilikten tabaga servise kadar bizzat isi kontrol ederek kalitelerini belli bir seviyede tutabiliyorlar.

Kassap' a geri donersek, fiyatlar Dukkan ile ayni, iki kisi sarap ile 180-200 liraya cikarsiniz. Ozetle, bir fark yaratamamis, uzerinde igreti duran bir konsept ile yola cikmis bir mekan.

Bir daha gider miyim, sanmiyorum.

18 Aralık 2009 Cuma

Kayra Academy

Her ay cesitli seviyelerde kurs duzenliyorlar, giris seviyesindeki kurs iki gece, toplam 4-5 saat ve 300 lira (şarap nedir, şarap ve üzüm çeşitleri, şarap üretimi, tadım teknikleri, servis, şarap yemek uyumu gibi konular isleniyor). Bu kursu takiben daha kapsamli kurslar ile devam ediyorlar.

Saraba merakli ve kendisini gelistirmek isteyenlere duyurulur.

www.kayrawinecenter.com
Sıraselviler Cad. No:55/A
Cihangir / Beyoğlu
(0212) 252 91 61

6 Aralık 2009 Pazar

Big Chefs - Sishane


Big Chefs' e gecen pazar aksam uzeri gittik. Icerisi ne cok dolu, ne de bos, disarida harika bir hava. Sishane deseniz, Beyoglu degil de sanki bir Avrupa sehrinin guzel bir mahallesi, Big Chefs de New York' tan bir cafe. Ne Avrupa' da boyle bir cafe, ne de Amerika' da boyle karakterli bir mahalle bulabilirsiniz. Dolayisiyla guzel kombinasyon.

Big Chefs' e girdigimiz dakikadan cikana kadar guler yuzuyle bizimle ilgilenen garsonumuz ve son zamanlarda yedigim en lezzetli deniz mahsullu linguini beni memnun etti. Gittiginiz bir restaurantda aksam yediginiz yemek ile aksam uzeri yediginiz yemek arasinda mutlaka fark olur, sef rahatca yemegini yapar, garsonlar henuz bayilmamistir, servis aksamaz, siz de kasilmazsiniz. Rahat rahat oturur yemeginiz yersiniz, o yuzden pazar gunu erken yenen yemekleri cok seviyorum.

Fiyatlara gelince, Istanbul bistro averajinin disinda degil. Yani bir kadeh sarap yemek ve kahve ile birlikte kisi basi 50 liraya cikarsiniz.